Çocuklarımıza sağlıklı sınır koymanın püf noktaları bu kitaplarda.
1- MAHRUMİYET EĞİTİMİ
“Anneee sıkıldım!”
“Anneee bir oyuncak daha!”
“Babaaa bana telefon al!”
“Onu da al, bunu da al, şunu da al!”
Bugünün çocukları her şeye sahip ama hiçbir şey onlara yetmiyor. Odanın ortasında, yüzlerce oyuncağın içinde oturup, “Canım sıkılıyor” diyen çocukların sayısı her geçen gün artıyor. Ve anne-babalar “Alsak alsak şimdi ne alsak” yangınının içinde günbegün daha çok kavruluyor!
Klinik Psikolog Hilal Çorbacıoğlu, çocuklarımızın ruhuna iyi gelecek en kadim gerçeği hatırlatıyor: Azın içindeki çoğu görmeyi...
Bilimsel araştırmalar, vaka örnekleri ve günlük hayatın içinden sahnelerle hazırlanan bu kitap, ebeveynlere şu soruyu soruyor: “Çocuğunuzu bazı şeylerden mahrum bırakarak onu daha sağlıklı ve güçlü büyütebileceğinizi biliyor musunuz?”
Cevabı bulduğunuzda, çocuk yetiştirmenin asıl sırrının fazla vermek değil, doğru vermek olduğunu göreceksiniz.
2- BAĞIRMAYALIM DA NE YAPALIM
“Bağırmayan Anneler” kitabının yazarı Hatice Kübra Tongar’dan, çocuğunuzun hem ruhuna hem de davranışlarına dokunan yepyeni bir rehber!
Çocuğunuz söz dinlemediğinde, inatlaştığında ya da kriz çıkardığında ona bağırıyor, sonra da vicdan azabı mı çekiyorsunuz?
Kural koymak ve çocuğunuzla bağ kurmak arasında sıkışıp kalıyor musunuz?
“Hayır” diyemediğiniz için çocuğunuz sözünüzü dinlemiyor, siz de kırk kere söyledikten sonra öfkeyle patlıyor musunuz?
Eğer cevabınız “Evet”se, bu kitap tam size göre!
Neden bağırıyoruz?
Çocuklar sınırları neden zorluyor?
Sakin kalmak neden bu kadar zor?
Kararlı, net ve şefkatli sınırlar nasıl çizilir?
Peki, çocuğumuzla ilişkimiz bozulduysa, aramızdaki bağ nasıl onarılır?
Bu soruların cevabı ve çok daha fazlası; nöropsikoloji, duygu eğitimi ve davranış bilimi temelli açıklamalar,
vaka örnekleri, pratik öneri ve uygulamalarla, bağırmadan sınır çizebilen ebeveynler olmamız için bu kitapta!
3-BAĞIRMAYAN ANNELER
Anneniz Size Bağırıp Döver Miydi?
Benim küçüklüğümde çocukları dövmek, hakaret etmek, bağırmak ‘normal’ kabul edilen bir ebeveynlik davranışıydı. Aileler çocuklarına bu davranışlarda bulunduklarında, şimdinin annelerinin yaşadığı pişmanlık, vicdan azabı ya da hatayı telafi etmek gibi duygular yaşamazlardı. Çünkü o dönem ‘kızını dövmeyen dizini döver’, ‘dayak cennetten çıkmadır’ dönemiydi. Öyle öğrenmişlerdi. Çocuk hata yaptığında ceza verilmeliydi, hatta ceza ne kadar büyük olursa o kadar iyiydi. Mesela çocuğu dövmek demek, ‘bak bu davranışın çok yanlış, o kadar ki seni dövüyorum, canını yakıyorum ki bir daha yapmayasın’ demekti.
İşin ironik kısmı, geçmişe dönüp baktığımızda annelerin ya da babaların bizleri dövdüğü, bağırıp çağırdığı, aşağılanmış hissettirdiği anları gözlerimiz dolarak hatırlıyor olmamıza rağmen, neden yaptıklarını –yani vermek istedikleri dersi- hatırlamıyor olmamız. Eminim sizler de belli şeyler hissediyorsunuzdur: Ebeveynin vermek istediği ders unutuldu gitti. Geriye sadece yenilen dayakların ve işitilen azarların soğuk anıları kaldı.
İşte bu kitap tam da bunun için yazıldı. Evlatlarımız yıllar sonra geriye dönüp baktıklarında yanaklarına atılmış bir tokadın soğukluğundan çok, yüreklerine dokunan bir annenin sıcaklığını hissetsinler diye…
O zaman gelin hep birlikte; Niyet Ettik Niyet Eyledik Bağırmayan Anneliğe…