Hatice Kübra Tongar Kitapları http://https://haticekubratongarkitaplari.com tr-tr noreply@ganipara.com Copyright 2025 9 Yaş ve Üzeri 2025 Yaz Kitapları https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/9-yas-uzeri-2025-yaz-kitaplari https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/9-yas-uzeri-2025-yaz-kitaplari Abartılı İşler Müdürlüğü

Bu kitapta çok hassas bir kız olan Mimoza’nın yaşadığı olumsuzluklara karşı çözüm bulmak için dedesine ulaşmasını konu olan güpgüzel bir hikâye okuyacaksın.

Senin de çevrende ekrana bakmaktan birbirini göremeyen arkadaşların var mı? Ya yoğunlaştığı bir konu nedeniyle önemli olan diğer sorumluluklarını yerine getirmeyen tanıdıkların? En çaresiz hissettireni de iyiliğini düşündükleri için aldığı kararlarla sana zarar veren en sevdiklerin...

Toplum hayatından uzaklaşan, birbirini anlamayan, çevreye duyarsızlaşan insanlar arasında kalınca kendini çok yalnız hissediyor Mimoza...

İşte bütün bu yaşadıklarına çözüm bulmak isteyince de dedesine hislerini anlatan bir mektup yazıyor.
Peki, dedesi ne yaparak okuldaki, parktaki, evdeki ve mahalledeki herkesi değiştiriyor?

Merak ettin değil mi? Hadi, o zaman, bir dede-torun iş birliği macerası seni bekliyor!

Ailesini Arayan Ev

Ali Bey, güzel bir ev yapmış ve adını Kartal Yuvası koymuştu. Eşiyle burada mutlu anılar biriktirmişti. Ta ki oğulları onları yanına almak isteyene kadar…

Şehre taşındıklarında Kartal Yuvası yalnız kaldı. Artık duvarlarında kahkahalar çınlamıyor, mutfağından güzel yemek kokuları yayılmıyordu. Kendini terk edilmiş, faydasız hissediyordu.

Bir gün, yolda çatısı olan bir aracın hareket ettiğini gördü. Bu, ev gibi tasarlanmış bir karavandı. Ondan ilham alan Kartal Yuvası ayağa kalkıp ailesini aramaya koyuldu.

Bu yolculukta kimlerle karşılaştı? Yanan bir evi nasıl kurtardı? Kırılan bir minare için kendini nasıl feda etti? Ve nasıl bir köyün sahiplendiği bir ev hâline geldi?

Evlerin de bir ruhu olduğunu anlatan, sımsıcak bir hikâye...

Alo Sesim Geliyor mu? / Selim’in Bilim Defteri

Selim’in bilime olan merakını annesi, babası, dedesi, öğretmeni, herkes ama herkes destekliyor. Araştırmacı, bilginin peşine düşen kişiliği çok seviliyor.

Dedesi daha da ileri giderek kütüphanesinde sakladığı kum saatiyle onu zaman yolculuğuna gönderiyor. Ve Selim ödevi için yardım istediği dedesinin sayesinde telefonun icadının edildiği ana ışınlanıyor.

Daha sonra neler mi oluyor?

Umarım sana sadece, “Selim, Alexander Graham Bell ile nasıl tanıştı? Graham Bell, telefonu icat etmeye neden karar verdi? İlk telefon görüşmesi kimler arasında geçti? Vişne suyu, icat notlarının en önemli bölümüne mi döküldü?” sorularının cevabını vereceğimi düşünmüyorsundur.

Bence Selim’in kendi yaşadığı döneme dönüp dönemediğini de çok merak ediyorsun.

Hadi öyleyse, Selim’in kum saatini salladığı gibi sen de bu kitabı salla ve kendini harika bir maceranın içinde bul.

Koca Yaşlı Dünya / Evrenin Oluşumu

Merhaba! Ben Dünya. Hani şu mavi, koca, biraz yaşlı ama hâlâ fırıl fırıl dönen gezegen…

4,5 milyar yıldır dönüyorum. Alevlerden doğdum, yıldızların arasından geçtim, dinozorları ağırladım, insanlarla dost oldum. Bazen güldüm, bazen yoruldum…

Seninle konuşacak çok fazla konu var!

Mesela:

Yıldızlar nasıl doğar?

Gezegenler nereden çıktı?

Evren neden bu kadar büyük ve neden bu kadar sessiz?

Merak ettin değil mi?

Bu kitapta evrenin en eğlenceli yolculuğuna çıkıyoruz. Bilimin, gökyüzünün, gezegenlerin, yıldızların ve benim yani Dünya’nın hikâyesini bizzat benden dinleyeceksin.

Hazırsan başlıyoruz... Sıkı tutun çünkü ben anlatırken de dönmeye devam ediyorum!

 

]]>
Wed, 28 May 2025 17:01:14 +0000
Koca Yaşlı Dünya / Evrenin Oluşumu https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/koca-yasli-dunya-evrenin-olusumu https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/koca-yasli-dunya-evrenin-olusumu Merhaba! Ben Dünya. Hani şu mavi, koca, biraz yaşlı ama hâlâ fırıl fırıl dönen gezegen…

4,5 milyar yıldır dönüyorum. Alevlerden doğdum, yıldızların arasından geçtim, dinozorları ağırladım, insanlarla dost oldum. Bazen güldüm, bazen yoruldum…

Seninle konuşacak çok fazla konu var!

Mesela:

Yıldızlar nasıl doğar?

Gezegenler nereden çıktı?

Evren neden bu kadar büyük ve neden bu kadar sessiz?

Merak ettin değil mi?

Bu kitapta evrenin en eğlenceli yolculuğuna çıkıyoruz. Bilimin, gökyüzünün, gezegenlerin, yıldızların ve benim yani Dünya’nın hikâyesini bizzat benden dinleyeceksin.

Hazırsan başlıyoruz... Sıkı tutun çünkü ben anlatırken de dönmeye devam ediyorum!

 

BU KİTABI NEDEN OKUYALIM?

Evrenin, yıldızların, gezegenlerin, Dünya’nın oluşumunu sade ve anlaşılır bir dille anlatır.

Çocuklara yaşadıkları gezegene karşı sorumluluk bilinci kazandırır.

Astronomi tarihine yer vererek çocuklara geçmişin bilgeleriyle tanışma fırsatı sunar.

Fen bilgisi konularını, ders kitabı havasından çıkararak öykü formatında eğlenceli hâle getirir.

Çocukların soru sorma, gözlem yapma ve düşünme becerilerini geliştirerek bilimsel meraklarını destekler.

 

EDİTÖRÜN KALEMİNDEN

Gökyüzüne bakan her çocuk merak eder: “Bu kadar yıldız nasıl oluştu? Evren ne kadar büyük? Bu dünya nasıl dönüyor?” İşte “Koca Yaşlı Dünya” tam da bu merakın içinden doğmuş bir kitap. Dünya’nın kendi ağzından anlatılan bu sıra dışı hikâyede, çocuklar evren ve uzayla ilgili pek çok bilgiyle tanışıyor.

Yazar Prof. Dr. Aslı A. Kaya, akademik bilgileri çocuk ruhuna uygun, eğlenceli ve sevgi dolu bir dille anlatmayı başarıyor. Dünya, kitabın başkahramanı olarak gezegenlerin, yıldızların ve kendisinin varoluş serüvenini, geçmişini, yaşadıklarını ve geleceğe dair umutlarını çocuklara anlatıyor.

Anlatıcı olarak gezegenimizin seçilmiş olması kitabı çok özel kılıyor. Her satırda düşünmeye sevk ediyor, sorular yöneltiyor, cevaplar veriyor ve zihinlere pencereler açıyor. Büyük Patlama’dan yıldızların doğumuna, galaksilerin oluşumundan Güneş Sistemi’nin düzenine uzanan bu hikâye, çocuklara evreni sevdirmekle kalmıyor, varoluşun görkemini de hissettiriyor.

Bilgi yoğun ama bir o kadar da akıcı bir anlatıma sahip kitap, astronomiyle ilk kez tanışacak çocuklar için mükemmel bir başlangıç sunarken, halihazırda uzaya meraklı çocuklara da derinlik kazandırıyor. Ancak yalnızca fiziksel evreni tanıtmakla kalmıyor; okuyucuyu bir yandan gözlemlemeye, bir yandan düşünmeye, bir yandan da sorumluluk almaya davet ediyor.

En dikkat çekici bölümlerden biri, geçmişte gökyüzüne bakan ve uzayı anlamaya çalışan bilim insanlarına ayrılan kısımlar. Fergani’den Biruni’ye, Uluğ Bey’den Ali Kuşçu’ya, Galilei’den Einstein’a kadar birçok bilim insanının kısacık ama etkileyici portreleri, çocukların hem bilim hem tarih ilgisini uyandırıyor. Anlatıcı, hem geçmişin izini sürmeyi öğütlüyor hem de kendi çağının bilge çocuklarına ilham veriyor.

Ahmet Demirtaş’ın çizimleriyle canlanan sayfalar, metindeki sıcaklığı görsele dönüştürüyor. Çizim sahnelerinde; gülümseyen gezegenler, zekice espri yapan yıldızlar, şaşkın göktaşlarıyla çocukların hayal dünyasına hitap eden sevimli figürler kullanılıyor. Bu sayede karmaşık kavramlar hem eğlenceli hâle geliyor hem de daha iyi anlaşılır oluyor.

Kitabın anlatım dili kimi yerde neşeli, kimi yerde hüzünlü ama hep içten. Dünya’nın sesi bir karaktere dönüşüyor ve çocuklarla bağ kuruyor. Yalnızca “okunan” değil, aynı zamanda “konuşulan” bir kitap hissi uyandırıyor. Bu özellik, çocukların hem metne odaklanmasını kolaylaştırıyor hem de anlatılanları içselleştirmesine yardımcı oluyor.

]]>
Wed, 28 May 2025 15:34:17 +0000
Alo Sesim Geliyor mu? / Selim’in Bilim Defteri https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/alo-sesim-geliyor-mu-selimin-bilim-defteri https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/alo-sesim-geliyor-mu-selimin-bilim-defteri Selim’in bilime olan merakını annesi, babası, dedesi, öğretmeni, herkes ama herkes destekliyor. Araştırmacı, bilginin peşine düşen kişiliği çok seviliyor.

Dedesi daha da ileri giderek kütüphanesinde sakladığı kum saatiyle onu zaman yolculuğuna gönderiyor. Ve Selim ödevi için yardım istediği dedesinin sayesinde telefonun icadının edildiği ana ışınlanıyor.

Daha sonra neler mi oluyor?

Umarım sana sadece, “Selim, Alexander Graham Bell ile nasıl tanıştı? Graham Bell, telefonu icat etmeye neden karar verdi? İlk telefon görüşmesi kimler arasında geçti? Vişne suyu, icat notlarının en önemli bölümüne mi döküldü?” sorularının cevabını vereceğimi düşünmüyorsundur.

Bence Selim’in kendi yaşadığı döneme dönüp dönemediğini de çok merak ediyorsun.

Hadi öyleyse, Selim’in kum saatini salladığı gibi sen de bu kitabı salla ve kendini harika bir maceranın içinde bul.

 

BU KİTABI NEDEN OKUYALIM?

Telefonun icadını eğlenceli bir kurguyla anlatarak bilimi çocuklara sevdirir.

Çocuklara “İyi bir insan olmadan iyi bir bilim insanı olunmaz” fikrini aşılar.

Zaman yolculuğu kurgusuyla tarihî bilgiye kolay ve keyifli bir ulaşım sağlar.

Didaktik dil yerine sıcak, anlaşılır ve çocuk dostu bir üslup kullanır.

Hayal gücünü besler ve çocukları aktif düşünmeye ve keşfetmeye yönlendirir.

 

EDİTÖRÜN KALEMİNDEN

Eğitim hayatının en önemli destekçilerinden biri de merak eden, öğrenmekten haz duyan ve araştırmayı seven bir ruha sahip olmaktır.  Buse Kanat Ünal’ın yazdığı, Merve Altınöz’ün resimlediği “Alo Sesim Geliyor mu?” kitabının ana kahramanı Selim, tam da böyle biri. Hiç kimsenin aklına gelmeyen ilginç sorular onun aklına geliyor. Öğretmeni bu soruları cevaplamaktan büyük zevk alıyor. Annesi sohbet sırasında sorduğu sorularla onun daha da farklı düşünmesini sağlıyor. Babası öğrenme yolculuğunu daha gizemli hâle getirmek için ne planlar kuruyor ne planlar. Ve dedesi bir icada canlı canlı şahit olması için onu zaman yolculuğuna gönderecek kadar çılgın bir destekçi...

Anlayacağınız Selim çok ama çok şanslı. Etrafı bilge ve eğlenceli kişilerle dolu. Çıktığı yolculukta telefonun icat edildiği o eşsiz ana şahit olması ise onun için gözlerini yuvalarından dışarı çıkaracak kadar şaşılacak, hatta rüya gibi bir anı...

Size de bazen okuduklarını ve öğrendiklerini tıpkı yaşıyormuş hissi dolmaz mı? İşte Selim, geçmişten bugüne farklı şekillere girse de insan sesini kilometrelerce uzağa taşıyan telefonun icadını öğrenirken aynen böyle hissediyor. Telefonun nasıl icat edildiğini öğrenmiyor âdeta o ana şahit oluyor. Bu mümkün mü demeyin! İnsan zihni bir şeyle ne kadar çok meşgul olursa onunla ilgili hayaller kurmaya başlar. Bazen bu hayaller uykusu gelen insanı rüya aleminde geçmiş yıllara uçurur. Demedi demeyin, bence deneyin…

Sizce Selim okulda öğretmenine sorduğu sorunun ona bir ödev olarak döneceğini, bu ödev yolculuğunun da onu zaman tünelinde geçmişe götüreceğini tahmin etmiş midir? Ödevi için dedesinin kütüphanesine giren Selim o güne kadar hiç yaşamadığı bir araştırma yolculuğunun onu zaman girdabına çekeceğini düşünmüş müdür? İşte insan bazen aklına bile gelmeyecek kadar büyük maceralar yaşayabiliyor.

Selim, öğretmeninin verdiği bir ödevle başlayan, Graham Bell’in zamanına yaptığı yolculukla capcanlı hâle gelen, heyecan dolu macerasına sizi de bekliyor.

 

 

]]>
Wed, 28 May 2025 11:45:22 +0000
Ailesini Arayan Ev https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/ailesini-arayan-ev https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/ailesini-arayan-ev Ali Bey, güzel bir ev yapmış ve adını Kartal Yuvası koymuştu. Eşiyle burada mutlu anılar biriktirmişti. Ta ki oğulları onları yanına almak isteyene kadar…

Şehre taşındıklarında Kartal Yuvası yalnız kaldı. Artık duvarlarında kahkahalar çınlamıyor, mutfağından güzel yemek kokuları yayılmıyordu. Kendini terk edilmiş, faydasız hissediyordu.

Bir gün, yolda çatısı olan bir aracın hareket ettiğini gördü. Bu, ev gibi tasarlanmış bir karavandı. Ondan ilham alan Kartal Yuvası ayağa kalkıp ailesini aramaya koyuldu.

Bu yolculukta kimlerle karşılaştı? Yanan bir evi nasıl kurtardı? Kırılan bir minare için kendini nasıl feda etti? Ve nasıl bir köyün sahiplendiği bir ev hâline geldi?

Evlerin de bir ruhu olduğunu anlatan, sımsıcak bir hikâye...

 

BU KİTABI NEDEN OKUYALIM?

Ev kavramının sadece dört duvar değil, sevgiyle örülen bir yuva olduğunu gösterir.

Konuşan bir ev aracılığıyla çocuklara eşya-insan ilişkisine dair farkındalık kazandırır.

Yardımlaşma, vefa, sadakat, dostluk gibi değerleri dokunaklı bir kurguyla işler.

Çocuklara empatiyi, eşyaya saygıyı ve sevginin iyileştirici gücünü hissettirir.

Sahiplenilme, terk edilme ve yeniden kabul edilme süreçlerini duygusal bir dille anlatır.

 

EDİTÖRÜN KALEMİNDEN

“Ailesini Arayan Ev” çocuklarımıza doğru iletişim kurmak, empati yeteneği, yardımlaşma, duyarlılık, sosyalleşme becerisi, farklı dünyaları keşfetme, çevre bilinci gibi pek çok kazanımı sağlayacak harika bir eser...

Evlerin, duvarların, eşyaların, odaların da bir ruhu olduğunu hiç düşündünüz mü? Diğer bir anlatımla evi ev yapanın aslında içinde pişen yemekler, duvarlarında yankılanan kahkahalar, mutlu anların fotoğrafını üzerinde taşıyan duvarlar, geçmişe bırakılan mutluluk dolu anılar olduğu daha önce hiç aklınızdan geçti mi?

“Ailesini Arayan Ev” kitabında ayaklanarak ailesini aramaya başlayan Kartal Yuvası isimli evimizin temel dayanağı aslında tam da bu. Onu ilk tuğlasından çatısına, kapısından bacasına kadar özenle yapan Ali Bey ve eşinin şehirde yaşayan oğlunun yanına taşınmasıyla başlıyor her şey.

İçinde bir aile olmadan boş boş yaşamak Kartal Yuvası’na çok zor geliyor. Kendini gün geçtikçe çok yalnız hissediyor. Bazen sahibi Ali Bey’in sesini duyar gibi oluyor… Duvarlarındaki resimler düşüyor, gün geçtikçe odaları, eşyaları eskiyor. Aylar art arda geçiyor ama o hâlâ boş boş duruyor. Yalnızlığı gittikçe artıyor. Bu duyguyla baş edemediği zayıf bir anında yoldan geçen bir karavan görüyor. Ev gibi olan bu araba ona ilham oluyor. Karavana özenen Kartal Yuvası yürüyebileceğini ve kendisine gelmeyen aileye, kendisinin gidebileceğini hayal ediyor. Bu duygularla harekete geçiyor. Temeli üzerinde yükselip ayaklanan Kartal Yuvası o günden sonra maceradan maceraya koşuyor.

Ana kahramanımız Kartal Yuvası’nın yalnızlık duygusuyla baş etmeye çalışması ve içinde yaşayacak bir aile bulmak için çıktığı yolculuk başarı konusunda da çocuklarımıza ilham olacak türden ayrıntılar içeriyor. Gerçek bir ailenin betondan yapılmış evleri duyguları olan bir yuvaya nasıl dönüştürdüğünü en iyi şekilde anlayacağımız hikâyesiyle sevginin ve emeğin gücünü kanıtlıyor. Yolculuk sırasında bir sonraki adımda ne olacağının yaşattığı gizemi ve her olayda Kartal Yuvası’nın iç dünyasını yansıttığı duygusal anlatımıyla hem çocukların hem de yetişkinlerin seveceği türden...

Hilâl Uluğ’un yazdığı, Bilal Karaca’nın çizdiği bu sevimli kitap, Kartal Yuvası’nın duygusal, heyecanlı, gizemli, macera dolu yolculuğuna sizi de ortak etmek istiyor.

 

]]>
Wed, 28 May 2025 11:37:53 +0000
Abartılı İşler Müdürlüğü https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/abartili-isler-mudurlugu https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/abartili-isler-mudurlugu Bu kitapta çok hassas bir kız olan Mimoza’nın yaşadığı olumsuzluklara karşı çözüm bulmak için dedesine ulaşmasını konu olan güpgüzel bir hikâye okuyacaksın.

Senin de çevrende ekrana bakmaktan birbirini göremeyen arkadaşların var mı? Ya yoğunlaştığı bir konu nedeniyle önemli olan diğer sorumluluklarını yerine getirmeyen tanıdıkların? En çaresiz hissettireni de iyiliğini düşündükleri için aldığı kararlarla sana zarar veren en sevdiklerin...

Toplum hayatından uzaklaşan, birbirini anlamayan, çevreye duyarsızlaşan insanlar arasında kalınca kendini çok yalnız hissediyor Mimoza...

İşte bütün bu yaşadıklarına çözüm bulmak isteyince de dedesine hislerini anlatan bir mektup yazıyor.
Peki, dedesi ne yaparak okuldaki, parktaki, evdeki ve mahalledeki herkesi değiştiriyor?

Merak ettin değil mi? Hadi, o zaman, bir dede-torun iş birliği macerası seni bekliyor!

 

BU KİTABI NEDEN OKUYALIM?

Gündelik hayattaki abartılı davranışları fark ettirir ve eleştirel düşünmeyi öğretir.

“En iyi, en çok” takıntısına karşı, “bu kadarı yeterli” kavramını içselleştiren bir dünya kurar.

Sosyal iletişim becerilerini geliştirir ve nezaketin gücünü gösteren bir dil kullanır.

Yaşanan olaylar üzerinden, çocuklara dengeli hareket etme yeteneği kazandırır.

Herkesin her şeyi fazlaca abarttığı bir dünyada sade olanın kıymetini anlatır.

 

EDİTÖRÜN KALEMİNDEN

Sizin de çevrenizde her şeyi abartılı yaşamayı seven insanlar var mı? Çalışkanlığı, kitap okumayı, bazen evde yapılan temizliği, çocuğuna aldırdığı kursları, yemeyi, uyumayı, yardım etmeyi, gülmeyi, ağlamayı... Bazı insanlar ne yapıyorsa işte tam da onu abarta abarta yaşamayı çok seviyor. Oysa dengesini bulamamış her duygu ve davranış başta insanın kendisine daha sonra da çevresine ciddi zararlar verebiliyor. Empatiden uzak kalan insanların kişisel iletişimlerinde yaşadıkları sorun ise sadece kendilerini değil muhataplarını da zor duruma düşürebiliyor. Tam olarak neyi kastettiğimi anlamamış olabilirsiniz. Öyleyse Mimoza ile tanışmaya ne dersiniz?

O dedesinin can eriği. Ama bir sorun var. Uzun süredir dedesini görmedi. Üstelik çevresindeki herkesin kendi dünyasına çekilmiş, empatiden yoksun hâli onu çok üzüyor. Kendini gün geçtikçe yalnız hissediyor. Dahası bir şeylerin değişmesi gerektiğini biliyor ama ne yapacağı konusunda hiçbir fikri yok. En sonunda uzaklarda olan dedesine uzunca bir mektup yazıyor. Her şeyi tek tek anlatıyor. Mimoza’nın okulda, evde, mahallede, parkta yaşanan olayları anlattığı mektubu okuyan dedesi durumun vahametini anlıyor. Sonrasında ise kara yel hızında soluğu torununun yanında alıyor. Şimşek hızıyla da Abartılı İşler Müdürlüğü’nü kuruyor. Bundan sonra mahallede öyle şeyler yaşanıyor ki... Kitabın her sayfası, maceradan maceraya koşuyor.

Gamze Aktürk’ün yazdığı, Merve Altınöz’ün resimleriyle maceraya boyut kattığı “Abartılı İşler Müdürlüğü”, Mimoza’nın yaşadıkları üzerinden değerlerimizle ilgili verdiği mesajlarla çocuklarımızın eğitim hayatına da katkı sağlayacak türden mesajlar içeriyor.

Mimoza’nın hissettiği duygular ve dedesinin bulduğu çözüm; dede-torun ilişkisi ve aile sevgisi, arkadaşlık, dostluk, empati, toplumsal hayat, çevreye duyarlı olmak, kişisel gelişim, değerler eğitimi, sağlıklı iletişim kurma becerisi, davranışlarda dengeyi yakalama, hatayı fark edip düzeltme becerisi gibi pek çok kazanıma pencere aralıyor.

Eğer siz de ilişkilerde bir şeylerin ters gittiğini ve abartılı olan bazı davranışların disipline edilmesi gerektiğini düşünüyorsanız çocuklarınızı/öğrencilerinizi Mimoza ve dedesiyle mutlaka tanıştırın. Sevgi dolu, sımsıcak, hayatın içinden, eğlenceli ve maceralı bir hikâye sizleri bekliyor.

]]>
Wed, 28 May 2025 11:25:38 +0000
Hoşgeldin Bebeğim Seti https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/hosgeldin-bebegim-seti https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/hosgeldin-bebegim-seti Anne Karnında Ben

Anne karnındaki mucizevi büyümeyi bir bebeğin dilinden anlatır. Bilimsel gelişim aşamalarını edebî bir üslupla harmanlayarak bilgi ile duyguyu buluşturur. Her kalp atışının, her küçük kıpırtının ardındaki büyük hikâyeyi gösterir. Doğmadan önceki sessiz ama muhteşem büyümeyi, içten bir bakışla canlandırır. Annelik duygusunun rahimde başladığını sıcak bir anlatımla hissettirir.

Anne Kucağında Ben

Dünyayı ilk kez gören bir gözün hayranlığını sıcak cümlelerle dile getirir. Gelişimin yalnızca fiziksel değil, duygusal bir yolculuk olduğunu gösterir. Büyümenin sabırla, sevgiyle ve güvenle nasıl yoğrulduğunu anlatır. İlk adımların, ilk hecelerin, ilk gülüşlerin ardındaki mucizeyi gösterir. Çocuklara kendi gelişim serüvenlerine dair tatlı bir farkındalık kazandırır.

]]>
Mon, 12 May 2025 19:22:59 +0000
Bilinçli Hamilelik Seti https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/bilincli-hamilelik-seti https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/bilincli-hamilelik-seti Yeni anneler ve anne adayları bu kitaplar sizin için. 

Bir Ceninin Günlüğü

Dr. Senai Demirci, “kırk yıllık hasretim” dediği ‘Bir Ceninin Günlüğü’nde tıp doktoru ve edebiyatçı kimliğini aynı potada buluşturuyor. Her birimizin mahrem hikâyesini dünya hayatının psikolojik aynasında hem yüzümüze hem özümüze tutuyor. Mevlânâ’nın ölümü doğuma eşitleyen ‘şeb-i ârus’ bilgeliğine çağırıyor. Kaygının yerini sükûnete, korkunun yerini merhamete bıraktığı o eşsiz anı canlandırıyor.

Anne Rahminde Karakter Eğitimi

Karakter eğitiminin anne rahminde başladığını bilimsel ve manevi boyutlarıyla anlatır. Ruhsal hazırlığın önemini vurgulayarak bilinçli annelik duygusu kazandırır. Hamilelik sürecini; ibadet, tevekkül ve bilinçli eğitim fırsatı olarak görmeyi sağlar. Helal lokmanın ve sağlıklı bir ruh hâlinin bebeğe nasıl yansıdığını etkileyici biçimde açıklar. Anne-baba adaylarına hayat boyu taşıyacakları manevi bir sorumluluk bilinci kazandırır.

]]>
Mon, 12 May 2025 19:13:14 +0000
Anne Karnında Eğitim Seti https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/anne-karninda-egitim-seti https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/anne-karninda-egitim-seti Yeni anneler ve anne adayları bu kitaplar sizin için. 

Bir Ceninin Günlüğü

Dr. Senai Demirci, “kırk yıllık hasretim” dediği ‘Bir Ceninin Günlüğü’nde tıp doktoru ve edebiyatçı kimliğini aynı potada buluşturuyor. Her birimizin mahrem hikâyesini dünya hayatının psikolojik aynasında hem yüzümüze hem özümüze tutuyor. Mevlânâ’nın ölümü doğuma eşitleyen ‘şeb-i ârus’ bilgeliğine çağırıyor. Kaygının yerini sükûnete, korkunun yerini merhamete bıraktığı o eşsiz anı canlandırıyor.

Anne Rahminde Karakter Eğitimi

Karakter eğitiminin anne rahminde başladığını bilimsel ve manevi boyutlarıyla anlatır. Ruhsal hazırlığın önemini vurgulayarak bilinçli annelik duygusu kazandırır. Hamilelik sürecini; ibadet, tevekkül ve bilinçli eğitim fırsatı olarak görmeyi sağlar. Helal lokmanın ve sağlıklı bir ruh hâlinin bebeğe nasıl yansıdığını etkileyici biçimde açıklar. Anne-baba adaylarına hayat boyu taşıyacakları manevi bir sorumluluk bilinci kazandırır.

Anne Karnında Ben

Anne karnındaki mucizevi büyümeyi bir bebeğin dilinden anlatır. Bilimsel gelişim aşamalarını edebî bir üslupla harmanlayarak bilgi ile duyguyu buluşturur. Her kalp atışının, her küçük kıpırtının ardındaki büyük hikâyeyi gösterir. Doğmadan önceki sessiz ama muhteşem büyümeyi, içten bir bakışla canlandırır. Annelik duygusunun rahimde başladığını sıcak bir anlatımla hissettirir.

Anne Kucağında Ben

Dünyayı ilk kez gören bir gözün hayranlığını sıcak cümlelerle dile getirir. Gelişimin yalnızca fiziksel değil, duygusal bir yolculuk olduğunu gösterir. Büyümenin sabırla, sevgiyle ve güvenle nasıl yoğrulduğunu anlatır. İlk adımların, ilk hecelerin, ilk gülüşlerin ardındaki mucizeyi gösterir. Çocuklara kendi gelişim serüvenlerine dair tatlı bir farkındalık kazandırır.

 

]]>
Mon, 12 May 2025 18:53:53 +0000
Anne Rahminde Karakter Eğitimi https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/anne-rahminde-karakter-egitimi https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/anne-rahminde-karakter-egitimi Ben fetüs…

Ayın ve güneşin dansıyla düştüm rahmin bereketli toprağına. Hayatın şarkısını dinlemeye orada başladım. İlk tecrübelerimi orada yaşadım. Var oluşumu, işittiğim seslerin güzelliği oranında hissettim. Seslerin çirkinliği oranında zayıf düştüm.

Hayatla ilgili ilk kararlarımı rahimde aldım. İlk sözleşmelerimi orada yaptım. Anne ve babamın hayat bestelerinin özgünlüğü oranında, kendi hayatımın şarkısını bestelemeye başladım.

Annem mutluysa mutlu olabildim. Babam annemi destekliyorsa güvende hissedebildim. Annemin gözünden tanıdım ben dünyayı. Sevildiğim oranda yaklaşabildim Yaradanıma.

Mükemmel olmanıza değil, beni sevmenize ihtiyaç duydum. Hayatımın en savunmasız, en aciz döneminde; beni sevdiğiniz, koruduğunuz, ilgi gösterdiğiniz oranda var oluşumu hissedebilirim. Bana vermeye çalıştığınız değerleri, ancak sizi seviyorsam, güveniyorsam kabul edebilirim.

Bana verebileceğiniz en değerli hazine, bir erdem olan sevgidir. Benim cinsiyetime, dünyaya geliş zamanıma saygı duyup uyum sağlamanız, beni kendiniz için değil, ben olduğum için sevmenizdir. Sizin uzantınız değil, özgün ve özgür bir varlık ve bir emanet olduğumu fark etmenizdir.

Kendi toprağınızdaki yabani otları temizlediğiniz oranda güçlü bir tohum, kendinizi iyileştirdiğiniz oranda hayırlı bir yatırımım. Siz kendinizi tanıyıp anladığınızda, ben eğitilmiş olurum.

Bana sevgi vermeniz, iki cihanın altın anahtarlarını elime tutuşturmanızdır. Bunu yapmanızın mükâfatı ise iki cihanda aziz olmanızdır.

Ben, rahimde yazdığınız hikâyeyim. Hikâyeme kattığınız sevgi oranında güzelleşirim.

 

BU KİTABI NEDEN OKUYALIM?

Karakter eğitiminin anne rahminde başladığını bilimsel ve manevi boyutlarıyla anlatır.

Ruhsal hazırlığın önemini vurgulayarak bilinçli annelik duygusu kazandırır.

Hamilelik sürecini; ibadet, tevekkül ve bilinçli eğitim fırsatı olarak görmeyi sağlar.

Helal lokmanın ve sağlıklı bir ruh hâlinin bebeğe nasıl yansıdığını etkileyici biçimde açıklar.

Anne-baba adaylarına hayat boyu taşıyacakları manevi bir sorumluluk bilinci kazandırır.

 

EDİTÖRÜN KALEMİNDEN

Hayat, görünmeyen zamanlarda atılan adımlarla başlar. Bir kalbin ilk atışı, minicik bir parmağın kıpırtısı ya da bir gözün karanlıkta şekillenmeye başlaması, her şeyin sessiz ve derin bir hazırlığıdır. Anne karnındaki dokuz aylık o büyük serüven, insanın ruhunu ve karakterini yoğurmaya çoktan başlamıştır.

“Anne Rahminde Karakter Eğitimi” tam da bu derin süreci anlamaya ve çağırıyor bizi. Nevin Nesrin Soysal, bir yaşamın ilk satırlarının yazıldığı bu gizemli dönemi, hem bilimsel titizlikle hem dinî altyapıyla hem de gönül sıcaklığıyla kaleme alıyor. Her satır, annenin kalp atışlarından başlayarak cenine ulaşan bir sevgi dalgası gibi ilerliyor.

Kitabı okumaya başladığımızda, bir bebek bekleyen, bir hayatı büyüten ya da kendi var oluşuna yeniden bakmak isteyen herkes için anlam yüklü bir yolculuk başlıyor. Soysal, akademik bilgilerle donanmış birikimini, içten bir dille örerek okurun zihnine değil, doğrudan kalbine sesleniyor.

Bir ceninin, annenin ruh hâlinden nasıl etkilendiği, beslenmenin, duanın, çevresel ilişkinin doğrudan kişilik oluşumuna nasıl dokunduğu açıklanıyor. Rahimde başlayan karakter şekillenmesi, salt bir biyolojik gelişim süreci değil, anne ve baba tutumlarıyla ruhsal bir inşa olarak resmediliyor.

Yazar, varoluşun ne kadar nazik ve hassas bir emek istediğini sezdiriyor. Kâinatın en muhteşem hazırlıklarından birinin, rahim duvarları arasında her an yeniden yazıldığını hatırlatıyor. Okuyucu, bu süreci öğrenirken kendi iç yolculuğuna da ister istemez dönüp bakıyor.

İnsanın yaratılışındaki ilahi düzen, kitabın her bölümünde bir nakış gibi işleniyor. Hormonlardan duygulara, besin maddelerinden manevi atmosfere kadar her unsurun, doğacak bebeğin geleceğinde nasıl yankı bulacağı gözler önüne seriliyor.

Hamileliğin, yalnızca bedensel bir değişim olmadığını hissettiren kitap, annenin ruhuyla bebeğinin karakteri arasında nasıl görünmeyen köprüler kurulduğunu gösteriyor. Yazarın sunduğu bilgiler, annenin yaşadığı sevinçlerin, kaygıların, duaların, sabırların ceninin kalbinde nasıl izler bıraktığını içten bir sadelikle anlatıyor.

Kitapta; helal lokmanın, doğru beslenmenin, stres yönetiminin, ibadet ve tevekkülün bebeğin ruh sağlığına nasıl yansıdığını görmek mümkün. Anlatılan her unsur, bireysel bir anne-baba eğitimi kitabı olmanın çok ötesinde; hayatın başlangıcına saygı duymayı öğreten bir değerler haritası gibi sunuluyor.

Bugün, evlatlarımızın dünyaya sağlıklı, dengeli ve güçlü bireyler olarak katılmasını arzuluyorsak, bu yolculuğun rahimde başladığını fark etmek önemli. Bu kitap, o ilk adımların nasıl atılması gerektiğini sevgiyle, hikmetle ve bilimle anlatıyor.

]]>
Wed, 07 May 2025 10:44:38 +0000
Bir Ceninin Günlüğü https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/bir-ceninin-gunlugu https://haticekubratongarkitaplari.com/product/detail/bir-ceninin-gunlugu “Hoş Geldin Bi’tanem!

Biliyorum, beklemiyordun bu sonu.

Sürpriz oldu sana.

Ölmekten korka korka büyüdün.

Ve şimdi…

Korktuğun başına geldi.

Ölüm döşeğindesin.

Sen telaşlısın; ben ise huzurlu bir bekleyiş içindeyim.

Senin hiç beklemediğini, ben hep bekledim.

Buraya sığmayacağını en başından biliyordum.

Çünkü bu dünyaya göre değilsin sen.

Az sonra öldüğün için ağlayacaksın.

Sen gözyaşı dökerken ben tebessüm edeceğim.

Sonra anlatacağım sana.

Bugün öldüğünü sandığın anı…

Hep hatırlayacaksın.

Ve her defasında hatırlatacaksın.

Hatırlamamı isteyeceksin.

Bugün senin doğum günün.

Anlatsam da anlayamayacaksın.”

Dr. Senai Demirci, “kırk yıllık hasretim” dediği ‘Bir Ceninin Günlüğü’nde tıp doktoru ve edebiyatçı kimliğini aynı potada buluşturuyor. Her birimizin mahrem hikâyesini dünya hayatının psikolojik aynasında hem yüzümüze hem özümüze tutuyor. Mevlânâ’nın ölümü doğuma eşitleyen ‘şeb-i ârus’ bilgeliğine çağırıyor. Kaygının yerini sükûnete, korkunun yerini merhamete bıraktığı o eşsiz anı canlandırıyor.

 

BU KİTABI NEDEN OKUYALIM?

İnsan olmanın mahrem hikâyesini samimi ve edebî bir dille anlatır.

Bir ceninin gözünden hayata bakarak, yaratılış mucizesine şahitlik eder.

Tıp bilgisi ile edebiyatı, bilim ile maneviyatı aynı potada buluşturur.

Yaratılış sürecine dair farkındalık oluşturarak farklı bakış açıları sunar.

Dünya hayatının geçiciliğini anlatırken sonsuzluk umudunu tohum gibi eker.

 

EDİTÖRÜN KALEMİNDEN

İnsan olmak, öyle bir hikâye ki; başladığımızı bile bilmeden başlayan, yaşadığımızı bile fark edemeden devam eden ve bir gün gözlerimizi açtığımızda kucağımıza bırakılan bir armağan gibi. “Bir Ceninin Günlüğü”, işte bu eşsiz hikâyenin en mahrem, en görünmez ama en büyüleyici perdesini aralıyor.

Dr. Senai Demirci’nin kaleminden çıkan bu eser, insan hayatının en derin başlangıcına doğru benzersiz bir yolculuk sunuyor. Ama bu bir tıp kitabı değil, bir biyoloji dersi de değil; henüz adımız bile yokken bize yazılmış bir aşk mektubu gibi... Hücrelerimizin titreşiminde, kalbimizin ilk çırpınışlarında, varoluşun sırrını fısıldayan şiirsel bir anlatı.

Kitabın her sayfası, okuru, rahmin sessiz boşluğunda yankılanan bir senfoniye kulak vermeye çağırıyor. Dünyaya gelmeden önce geçtiğimiz o görünmez yolları, oluşumuzun her anını, gözlerimiz henüz açılmadan hayatı dokumaya başlayan Rabbin merhametiyle şekillenen mucizeleri hatırlatıyor.

Yazar, tıp bilgisini edebî bir üslupla harmanlayarak ortaya eşsiz bir atmosfer çıkarıyor. Her satırda, hem bir doktorun bilimsel hassasiyeti hem de bir şairin incelikli duyguları hissediliyor. Hayatın görünmeyen evrelerini anlatırken kullandığı samimi, sıcak ve yer yer hüzünlü dil, okuyucunun ruhuna dokunuyor. İnsan, bir cenin olarak geçirdiği o sessiz mucizeyi yeniden yaşar gibi oluyor. Hatta kitabı okurken kendi varlığına ilk kez bu kadar içten bir hayranlıkla bakıyor.

“Bir Ceninin Günlüğü”nde her birimizin içinden geçtiği o karanlık ama umut dolu dönemin şerefine bir kutlama yapılıyor. Bedenimizin inşa edilişini, kalbimizin atmaya başladığı o ilk anı, parmak uçlarımızın izlenemez bir sanatla dokunduğunu öğrenirken, yaşamın aslında ne kadar büyük bir armağan olduğunu daha derinden kavrıyoruz.

Kitap, Mevlânâ’nın “ölümü doğuma eşitleyen” bilgeliğine nazire yapar gibi, ölüm kavramını da bambaşka bir pencereden gösteriyor. Rahimden dünyaya doğarken nasıl bir ağlayışla karşılanıyorsak, bu dünyadan öte dünyaya doğarken de bir başka doğumu yaşıyoruz. Böylece ölüm korkusu, yerini sükûnete bırakıyor. Hayatın bütün korkularının ardında aslında büyük bir sevgi olduğu sezdiriliyor.

“Bir Ceninin Günlüğü”, insanın insana duyduğu en saf, en katıksız hayranlık duygusunu uyandırıyor. İçimizde, unuttuğumuz o sessiz mucizeyi fısıldıyor. Ve kulağımıza şu cümleyi usulca bırakıyor: “Sen, henüz ismin yokken bile çok değerliydin.”

]]>
Wed, 07 May 2025 10:29:14 +0000